Akupunktur, Uzak Doğu Tao felsefesini esas alarak ortaya çıkan bir tedavi yöntemidir. WHO (Dünya Sağlık Örgütü) 1979da akupunktur tedavisini bilimsel bir yöntem olarak kabul etmiştir.
Uzak Doğu felsefesine göre, kainattaki bütün varlıklar tamamen zıt fakat birbirini tamamlayan kutuplardır. Bu zıt kutuplara Yin ve Yang denir. Yin enerjinin depolanması ve korunmasıyla, Yang ise enerjinin kullanılmasıyla ilişkilidir. Eğer Yin ve Yang arasındaki denge bozulursa vücudumuzda değişik şekillerde ''hastalıklar'' ortaya çıkar.
Bu felsefeye göre, canlı ve cansız her maddede ve her şeyde bir enerji vardır, Yin ve Yang arasındaki etkileşim bu enerjiyi (Qi’yi) üretir. ( Canlı ve cansız her şey atomlardan oluşur ve atomların nötronları protonların etrafında bu enerji sayesinde döner.) Bu enerji bir denge ve uyum sağlar. Bu enerjideki akım blokajları, dengenin bozulmasına ve hastalıklara neden olur. Akupunkturun amacı bu dengenin korunmasıdır. İnsan vücudunun ürettiği bu elektro- manyetik alan EKG, EEG, EMG gibi yöntemlerle cihazlar aracılığı ile ölçülebilir. Akupunktur meridyenlerinde bahsedilen enerji de elektro-manyetik alanlardan oluşur ve bu manyetik alanlardaki düzensizlikler ölçülebilir.
Akupunkturun etkileri:
Analjezik Etki
Homeostatik Etki
Otoimmun Etki
Sedatif Etki
Psikolojik Etki
Motor Fonksiyonları İyileştirici Etki
Son yüz yıl içinde, Akupunktur teorisi modern tıpla birleşmiş, akupunkturun işleme mekanizması açığa çıkmıştır. Sempatik ve Parasempatik Sinir Sistemi tüm organ ve sistemlerin çalışmasını kontrol ederler. Hem birbirlerinin zıddı olarak hem de birbirleri ile sinerjik olarak çalışırlar.
Diş pulpası ve periodonsiyum VSS açısından son derece zengindir. Yapılan mikroskobik incelemelerde buralardaki sempatik liflerin ve duysal sinir liflerin çok yoğun olduğu görülmektedir. Daha önceki bölümlerde anlatıldığı üzere n. trigeminusun kritik pozisyonu ve bağlantıları dolayısı ile diş pulpasının ve periodonsiyumun inervasyonu akupunkturun etki mekanizması açısından önemlidir. Diş pulpası, ihtiva ettiği duysal reseptörlerin yoğunluğu nedeniyle dış uyaranlara karşı hassastır ve her türlü stimulusun oluşturduğu etkiyi ağrı duyusu şeklinde algılar.
N. trigeminusun meridyenlerle ilişkisi
N.Trigeminus akupunktur açısından da önem arz eder, 8 adet meridyen çiftinin kendileri ya da iç dalları n. trigeminusun inerve ettiği alandan geçer, başlar ya da biter.
DİŞLER BÜTÜN VÜCUDUN YANSIMALARINA SAHİPTİR
Evrendeki her şey (Mikrosistem) daha büyük bir parçanın (makrosistemin) aynısıdır. Eğrelti otunu incelersek bunu çok daha kolay anlayabiliriz. Eğrelti otunun her küçük bir parçası bir büyük parçanın aynısıdır. Bu durumu vücutta da görürüz. Her bir küçük alan büyük alanın yansımasına sahiptir.
Yani bir organda bir ağrı ya da hassasiyet varsa ağız akupunktur noktalarında ilişkili nokta hassas bulunur. Bu ağız akupunkturu noktasına akupunktur uyarısı verilirse ilişkide olduğu organın hassasiyeti ortadan kalkar.
Bu diş hekimliğinde çok sık rastladığımız fakat anlamlandıramadığımız bir olaydır. Örneğin hiç bir çürüğü veya diş eti hastalığı olmayan bir alt küçükazı dişte hassasiyet veya ağrı olabilir. Böyle bir durumda hastanın bedensel şikayetlerini sorduğumuzda son günlerde midesinin çok iyi olmadığını görürüz. Buraya yapılan akupunktur uyarısı sonunda dişinin ağrısının geçtiğini mide şikayetlerinin daha az olduğunu görülür.
DİLDEKİ DEĞİŞİKLİKLER
Dil yutma, konuşma ve tat ile ilişkili organımız olmasının yanı sıra genel sağlığın bir ifadesidir ve erken tanı için kullanılabilir. Ayurveda ve Klasik Çin Tıbbının uygulayan hekimler küçük farklılıklarla olsalar da dil teşhisleri yapabilirler. Fakat Batı tıbbı gözüyle de bakmayı bilirsek vücuttaki pek çok problemi görebiliriz. Doğru yapılan teşhislerle hastalığın altında yatan neden bulunabilir.
Dile bakılarak vücut enerji düzeyleri, asit-alkali derecesi, hidrasyon durumu anlaşılabilir.