Günlük hayatımızda çoğumuz ağız ve dişlerimizin gördüğü görevlerin hatta onların varlığının bile farkına varmayız. Günlük hayatta, ağrı sızı veya herhangi bir sorun olmadığı sürece, tüm organlarda olduğu gibi, ağız ve dişlerin de gördüğü görevler hatta onların varlığı bile fark edilmez. Ağzın en bilinen rolü, sindirim sisteminin giriş noktası olması ve sindirim sürecini başlatmak için tasarlanmış olmasıdır. Dişler besinleri ısırmak, koparmak, öğütmek için, dil ağzın içinde besinleri çevirmek ve tat almak için, tükürük ise yutmaya yardım etmek ve yiyeceklerin sindirimini başlatmak içindir. Pek çok kişi ağzın ve dişlerin görevi sadece bu görevlerinin farkındadır.
Dünya Sağlık Örgütü’nün genişlettiği tanıma göre sağlık, sadece hastalık olmaması değil; fiziksel, zihinsel ve sosyal tam bir iyilik halidir. İyilik hali içine ağız sağlığı da girmektedir. Bununla birlikte dünyanın en yaygın enfeksiyon hastalıklarının diş çürüğü ve periodontal hastalık olduğu görülmektedir.
Vücuttaki her semptom bir sinyaldir ve vücutta bir şeylerin yanlış gittiğine dair bir uyarıdır. Vücut eğrelti otu gibidir. Yani en küçük parça bile bütünün aynısıdır. Bu yüzden ağzımız, dişlerimiz, dilimiz vücudun bütününün aynısıdır ve bütün organların yansımasına sahiptir. Böylece ağız vücut sağlığının bir göstergesidir . Hipokrat’ın dediği gibi AĞIZ SAĞLIĞIN AYNASIDIR.
BİYOLOJİK DİŞ HEKİMLİĞİ, BÜTÜNSEL DİŞ HEKİMLİĞİ VE TAMAMLAYICI TIP NEDİR?
Bütün hastalıklar bedendeki toksin yükünün artması ve bedenin savunma mekanizmalarının bunları yeteri kadar atamaması sonucu oluşur. Biyolojik Diş Hekimliği oral bölgedeki toksin yükünü azaltmayı düşünür. Kullanılan dolgunun, kronların, implantların toksik etkilerini, oral bölgede inflamasyon yaratan bölgeleri düşünmek biyolojik diş hekimliğinin işidir. Bunu yaparken de diş hekimliğine özel teknikler kullanılır. Bütünsel Diş hekimliği bundan biraz daha fazladır. Biyolojik diş hekimliğinin bakış açısına tamamen sahiptir. Fakat ilaveten fizyolojik bozulma mekanizmaları çok daha ön plandadır. Çene eklemi tedavi ederken bölgede gerilim yapan yara yerlerini ya da yağ bezelerini düşünmek, ağız hastalıkları ya da diş eti hastalıklarını tedavi ederken bedendeki toksin yükünü azaltmak, oral bölgedeki cerrahi işlemlerinden sonra oluşabilecek kronik inflamasyon alanlarının yakın veya uzak yansımalarını hesaba katmak bütünsel diş hekimliğinin işidir. Tamamlayıcı Tıp dediğimizde ise klasik diş hekimliği tekniklerine ilaveten biyolojik ve bütünsel diş hekimliği bakış açısıyla yakın ve/veya uzak bölgede nöralterapi, akupunktur, osteopati, kinezyoloji vb. tekniklerini kullanmaktır. ve Tıpta vücuda bir bütün olarak bakan, bedenin her köşesinin her yerle bağlantılı olduğunu düşünerek sinyalleri gören, dışarıdan gelen zararlı etkenleri göz önünde bulunduran, semptoma değil sebebe odaklanarak tanı ve tedavilerini yapan bakış açısıdır. Modern Tıp, semptomu tedavi etmeye odaklanırken, Bütünsel Tıp semptomu ortaya çıkaran sebepleri ortadan kaldırmaya odaklanır. Böylece, dışarıdan gelen sebepler ortadan kaldırıldıktan sonra içeriden gelen sebepleri vücut kendi kendisine iyileştirebilir. Diş ve dişetlerindeki ve ağızdaki problemler sadece estetik ve fonksiyonel problemler değildir. Diş ve dişetlerinde bulunan sinirsel anastomozlar, lenfatik akış, kan akışı, bağ dokusu tüm vücudu etkileyen merkezi bir rol oynamakta ve bütün vücudu etkilemektedir.
Vücuttaki her semptom, bir sinyal, vücuttaki bir şeylerin yanlış gittiğine dair bir uyarıdır. Örneğin arabayla giderken benzin göstergesinin yandığını düşünün, bu size bir uyarıdır. Siz bu uyarıya cevap verip, gidip benzin alabilirsiniz ya da göstergeyi görmezden gelip yolda kalabilirsiniz. Vücudumuz da ilk sinyallerini bir çok kez ağız bölgesinde verir. Görülmesi kolay bir bölge olduğu halde tıp doktorları burayı vücuttan ayrı bir bölge gibi değerlendirip dikkate almamaktadırlar. Ancak vücut da oluşan hemen hemen tüm sistemik hastalıkların hepsinin ağızda bazı belirtileri vardır. Bu sebeple tedavi programlarının sadece görünür probleme yönelik olmayıp, hastanın fizik ve mental durumunun dengesi de göz önüne alınarak yapılması gerekir. Burada önemli olan ağız içindeki problem ''lokal kaynaklı mı yoksa sistemik kaynaklı veya yansıyan bir sorun mu?'' sorusunun cevabıdır.
Bütünsel yaklaşımla çalışan diş hekimleri dişsel sorunlara farklı bir pencereden bakar. Estetik ve fonksiyondan daha fazlasını görebilir. Pek çok diş hekimi yarım dolmuş bir kanal tedavisini veya gömük bir dişin sorununun sadece lokal bir sorun olduğunu düşünür ve immün sistemin bununla baş edebileceğini düşünerek hastanın şikayeti olmadığı sürece bunu göz ardı eder. Oysa bilinmesi gereken durum sadece dişlerdeki değil çiğneme sistemdeki(dişler, dişetleri, kaslar, kemikler, sinirler, çene eklemi, ağız florasındaki doğal bakteriler vb.) bütün problemler ağız bölgesinde bir şikâyete neden olmasa bile vücudun bir başka bölgesinde başka bir probleme neden olabilir. Örneğin kronik bir diz ağrısının sebebi gömük bir diş olabildiği gibi, kronik bel ağrısının nedeni diş sıkma veya diş eksikliği yüzünden oluşan çene eklemindeki bozukluk olabilir.
Dişlerdeki pek çok problem bozucu alan veya bozucu odak oluşturabilir.
Ölü dişler
Gömük dişler
Kronik enfeksiyon kaynağı oluşturan, iyi yapılmamış implantlar
Kronik enfeksiyon kaynağı oluşturan tam dolmamış kanal dolgulu dişler,
Diş eti hastalıkları
Kistler, granülomlar
Bedenle uyumlu olmayan ve ağır metal içeren bütün diş restorasyon malzemeleri,
Çene eklemi hastalıkları bunların arasında sayılabilirler.
Diş hekimi olarak bizlerin amacı sadece lokal tedaviler yapmak değil, tüm organizmanın kendi gücü ile kendini tedavi etmesini sağlamaktır. Bu amaç doğrultusunda da klasik diş hekimliği tedavi tekniklerinin yanı sıra tamamlayıcı tıp teknikleri de kullanılmaktadır.